Amigdala beynin her iki bölümünde temporal lobların derinlerinde yer alan badem şeklindeki iki küçük yapıdan oluşur (corpus amygdaloideum). Küçük olmasına rağmen hayatımızdaki işlevi çok büyüktür. Öyleki amigdalanın işlevini kaybettiği durumlarda yaşadığımız olayların duygusal anlamı kalmaz.

Amigdala başta korku olmak üzere öfke, mutluluk, şaşkınlık gibi temel duygular, hafıza ve sağ kalım ile ilgili dürtülerin denetiminden sorumludur, duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasını sağlar; duygusal olarak etrafımızdaki birçok şeyi tanımamıza yardımcı olur.

Beyin, duygusal anıların kaydedilmesini sağlamak için basit bir yöntem kullanır: Yaşamı tehdit edici tehlikelerle arşılaştığımızda bizi savaşmaya ya da kaçmaya yönelten nörokimyasal uyarıcı sistem o anı tüm canlılığıyla hafızaya kaydeder. Örneğin stresli bir durumla karşılaştığımızda veya bir korku sinyali aldıysak amigdala aktivitesi artar ve böbrek üstündeki adrenal bezler vücudu acil duruma hazırlayan epinefrin ve norepinefrin salgılar. Bu hormonlar; kalp hızı, kan basıncı, solunum hızı ve glikoz düzeylerini artırırlar. Amigdaladan gelen sinyaller ile yüzde korkulu bir ifade ortaya çıkar, kaslar gereksiz hareketlerini durdurur, sindirim sistemi hareketleri, solunum hızı yavaşlar, nabız ve kan basıncını yükselir. Sonuçta vücutta “savaş veya kaç” cevabı ortaya çıkar. Aynı anda korteksin hafıza sistemleri bir düşünce oluşturmadan önce, bu tip bir acil durumla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığını araştırır. Duygusal bir tepki verildiği durumlarda amigdala akılcı zihin de dahil olmak üzere, beynin büyük bir bölümünü kontrol eder ve yönlendirir.

Amigdalanın duygusal dünyamız ve hafızamız üzerine olan etkilerinin yanı sıra bugüne kadar üzerinde durulmamış bir özelliği de Harvard Tıp Fakültesi’nden bir ekibin gerçekleştirdiği çalışmayla ortaya kondu. Dünyanın önde gelen dergilerinden olan The Lancet’te yayınlanan ve 300 hastanın incelendiği bu çalışmada uzun süreli stres sonucunda amigdala bölgesinde ortaya çıkan yüksek aktivitenin kalp krizi riskini arttırdığı gösterildi.1 Araştırmacılar yüksek amigdala aktivitesinin kemik iliğini uyarması sonucu daha fazla sayıda beyaz kan hücresi yapılması ile arterlerde enflamasyon oluşması ve bunun sonucunda kalp krizi, anjina ve inme ortaya çıkma riskinin arttığını ortaya koydu. Bu çalışma stres yaratan emosyenel durumun kardiyovasküler hastalıklarla bağlantısını göstermek açısından önem taşımaktadır.

Duygusal durumumuzun düzenleyicisi olan amigdalanın en önemli fonksiyonu hiç kuşkusuz bizi tehlikelerden korumak ve hayatta kalmamızı sağlamaktır.  Bütün sistem bu programa hizmet edecek şekilde çalışır. Amigdala her durumu, her algıyı sorgular, ancak bunu en ilkel soru biçimiyle, “Bu benim nefret ettiğim bir şey mi? Bana zarar verir mi? Benim korktuğum bir şey mi?” şeklinde yapar. Eğer bu soruların cevabı “evet” ise, amigdala aynı bir sinirsel alarm gibi anında tepki verir ve bir kriz durumu var mesajını beynin geri kalan kısımlarına iletir.

Joseph LeDoux duygusal beyinde amigdalanın temel rolünü keşfeden ilk sinirbilimcidir. LeDoux düşünen beynin, yani neokorteksin henüz karar aşamasındayken, amigdalanın nasıl hızla devreye girdiğiyle ilgili çok sayıda çalışma gerçekleştirmiştir. Herhangi bir şeyi algıladığımız ilk birkaç milisaniye içerisinde bilinçsizce onun ne olduğunu anlamakla kalmayıp ondan hoşlanıp hoşlanmadığımıza da karar verebildiğimizi vurgulayan LeDoux, bu “bilişsel bilinçsizlik” ile sadece gördüğümüzü şeyi fark ettiğimizi değil, onun hakkında bir fikir de edindiğimizi söyler.2 Duygularımızın akılcı zihinden bağımsız, kendilerine özgü bir zihinleri vardır.

LeDoux, göz ya da kulaktan gelen duyu sinyallerinin beyinde önce talamusa (koku hariç tüm duysal uyaranlar için ara istasyon) oradan da tek bir sinapsla (sinir hücreleri arasındaki bağlantı, beyinde her saniye trilyonlarca sinaps gerçekleşir) amigdalaya ulaştığını göstermiştir. Talamustan ikinci bir sinyal ise düşünen beyin neokortekse gider. LeDoux’nun araştırmaları hislerimizin neokorteksi atlayarak doğrudan amigdalaya ulaştığını ve böylece onların rasyonel beyne görece üstünlüğünü ortaya koymuştur Neokorteks yavaş, ancak donanımlı bir şekilde daha ince düzeyde tepkiler üretirken, amigdala bizi hemen harekete geçirebilir. 

Örneğin görsel sinyaller öncelikle retinadan talamusa ulaşır ve mesajın büyük bir kısmı buradan görsel kortekse gelir, anlamı analiz edilir ve uygun tepki belirlenir. Tepki duygusal ise, duygu merkezlerini harekete geçirmek için amigdalaya sinyal gönderilir. Ancak ilk sinyalin daha küçük bir bölümü, daha hızlı bir aktarımla talamustan doğrudan amigdalaya ulaşarak daha hızlı (ancak daha az kesin) bir tepkiye yol açar. Böylece kortikal merkezler henüz ne olup bittiğini daha tam anlayamadan, amigdala duygusal bir tepkiyi başlatabilir. Bu bilinçsiz izlenimler duygusal anılardır; biriktikleri yer ise amigdaladır. LeDoux’nun ve diğer sinirbilimcilerin araştırmaları, uzun süredir limbik sistemin (davranışsal, motivasyon, uzun süreli bellek, ve koku alma duyusu gibi çeşitli fonksiyonlar içeren beyin bölgesi) temel yapısı olarak bilinen hipokampusun duygusal tepkilerden çok, algılanan biçimlerin kaydedilip anlamlandırılmasıyla ilgili olduğunu öne sürmektedir. Hipokampus sadece gerçekleri hatırlarken, amigdala o gerçeklerle bağlantılı olan duygusal ayrıntıları kaydedip saklar. İki şeritli bir yolda öndeki arabayı geçmeye çalışırken kıl payı bir çarpışmadan kurtulursak, hipokampus yolun hangi kısmında bulunduğumuz, kiminle olduğumuz, diğer arabanın neye benzediği gibi olayla ilgili ayrıntıları kaydeder. Ancak sonradan ne zaman aynı şekilde bir arabayı geçmeye çalışsak, tedirginliğe kapılmamıza neden olan amigdaladır. LeDoux’nun belirttiği gibi “Bir yüzün kuzenimizin olup olmadığını ayırt eden hipokampustur, ondan pek hoşlanmadığınızı hatırlatan ise amigdaladır.”3

Amigdalanın uyarılması, duygusal anların hafızada daha derin izler bırakmasını sağlar. Bu nedenle ilk kez biriyle çıktığımızda nereye gittiğimizi, ya da yakınlarımızda olan bir patlama sırasında ne yaptığımızı hatırlarız. Amigdala ne kadar şiddetli uyarılırsa, olay o kadar güçlü bir şekilde hatırlanır; yaşamımızda bizi en fazla heyecanlandıran ya da korkutan olaylar, en unutulmaz anılarımız arasında yer alır. Bu durum da aslında, beyinde iki bellek sistemi bulunduğu anlamına gelir; biri sıradan olaylar, diğeri ise duygusal açıdan yüklü olanlar için. Duygusal anılar için özel bir sistem olması evrim açısından son derece anlamlıdır, hayvanların kendilerini tehdit eden ya da hoşlarına giden olaylar hakkında canlı anılara sahip olmalarını sağlar. Ancak duygusal anılar şimdiki zamanı yanlış yönlendirebilir.4

Amigdalanın gönderdiği acil mesajlar sık sık değilse de zaman zaman geçersiz ya da önemsiz olabilir. Duygusal belleğin saklandığı yer amigdala, deneyimleri tarar ve şimdi olanı geçmiştekiyle karşılaştırır. Karşılaştırma yönetimi ise bağlantı kurmaktır: Şimdiki durumun belirli bir kısmı geçmiştekine benziyorsa, buna “aynısı” diyebilir; işte bu yüzden bu devre oldukça dikkatsizdir: Bir şey tam olarak kesinleşmeden harekete geçebilir. Yeni ortaya çıkan durumla, geçmişte gerçekleşmiş ve bizi çok etkileyen bir olay arasında bağlantı kurarak bu olaydan öğrenilmiş düşünceler ve duygularla tepki  vermemiz için çılgınca talimatlar yağdırır. Amigdalanın acil durum ilan etmesi için olayı geçmişteki tehlikeye benzetmesi yeterlidir. Buradaki sorun, kriz tepkisini başlatacak güçteki duygu yüklü anıların geçersiz tepkileri de beraberinde getirebilmesidir.

Tehlikeler karşısında birkaç milisaniye içerisinde ani cevaplar verilmesini sağlayan hızlı tepkiler kuşlar, balıklar ve sürüngenlerin hayatta kalması için kritik önem taşır. Bu milisaniyeler memeli atalarımızın hayatta kalması için de kritik önem taşıyordu. Evrimimizin ilk yıllarında geliştirdiğimiz mekanizmalar uzak geçmişimizde belki çok anlamlıydılar. Ancak teknolojik gelişmelerin hızı ile insan evrimi arasındaki uyumsuzluk göz önüne alındığında bir zamanlar bize yardım eden içgüdüler ve yetenekler bugün bizim için zararlı olabilir. Çünkü amigdala, önemli bir duyusal modelin ortaya çıktığını hissederse onu destekleyecek bulgulara bakmaksızın ya da hiçbir teyit olmaksızın tepkilerini başlatır. Amigdala, bir öfke ya da korku nöbeti sırasında daha korteks ne olduğunu anlayamadan tepki verebilir; çünkü duygular, düşünceden önce ve bağımsız bir şekilde harekete geçer. Amigdala (ve ilgili limbik yapılar) ile neokorteks arasındaki bağlantılar, akılcı zihin (düşünceler) ve duygular arasındaki savaşların ya da ortak kararların temel merkezidir. Bazı durumlarda duyguların düşünmeyi engelleyen bir gücü de vardır. Bir işi ya da sorunu çözebilmek için gerekli verileri akılda tutma yeteneğine “işleyen bellek” adı verilir. Prefrontal korteks işleyen bellekten sorumlu beyin bölgesidir. Ancak limbik sistemden prefrontal kortekse giden kaygı, öfke ve benzeri kuvvetli duygu sinyalleri prefrontal korteksin işlevini azaltabilir. Bu nedenle duygusal bakımdan altüst olduğumuzda, “doğru dürüst düşünemiyorum” deriz. Bu nedenle geçmişe ait olaylarla şimdiki durum arasında kurduğumuz ani ve duygusal bağlantılar bizi yanlış bir yola sokabilir. Aslında hiç tehlikeli olmayacak bir uyaranı veya kişiyi tehdit olarak görebiliriz.

En yoğun duygularımız irade dışı tepkilerdir. Ne zaman ortaya çıkacağını bilemeyiz. Sahip olduğumuz duyguları seçemeyiz. Ancak anlık tepkilerin, duyguların bizi tamamen ele geçirmesini engelleyebiliriz. Belki de bizi atalarımızdan ayıran en önemli özelliğimiz kendimizi daha doğru anlık hükümler vermek üzere eğitebilecek güçte olmamızdır. Belki kendi yazılımımıza müdahale edebildiğimizde, evrimsel hikayenin ötesine geçebildiğimizde farklı türden duygusal gerçekliklerin içine girebileceğiz.

 

 

Referanslar:

 

  1. Ahmed Tawakol, “Relation between resting amygdalar activity and cardio vascular events: a longitudinal and cohort study”, The Lancet, January 12, 2016, http://www.thelancet.com/pdfs/journals/lancet/PIIS0140-6736(16)31714-7.pdf [en son 16 Ocak 2017 tarihinde erişim yapıldı].
  1. Joseph LeDoux, “The Amigdale in 5 Minutes”, Big Think, 2015, http://bigthink.com/videos/the-amygdala-in-5-minutes [en son 16 Ocak tarihinde erişim yapıldı].
  1. Daniel Goleman, Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ, New York, Bantam Books, 2005.
  1. Ibid.
Önceki İçerikSadakatsizlik Genlerimizde mi?
Sonraki İçerikDuygusal Zeka
Kıvılcım Kayabalı
PTMS Kurucu Ortak Bilgi YGM Eğitmen

6 YORUMLAR

  1. Kıvılcım hanım her zamank gibi anlaşılabilir bir bilimsel dille kaleme aldığınız yazınızı büyük bir ilgi ile okudum.Paylaşımınız için çok teşekkür ederim. Amigdalamızın bizi yanlış yönlendirebilmesi bizim zararımıza olabilecek kararlar almamıza neden olabildiğini açıkca görebiliyoruz.Şoyle diyebiliriz sanırım: Anılarını yöneten kendini iyi yönetir.

  2. Bu gün harika bir yazı okudum .Her gece uyumadan önce kendime sorarım”Bu gün kendin için ne yaptın”Yazınız yalnızca bu gün için değil hayatımın geri kalanı için de cankurtaran bir rehber olacak.Unutmamak ıçın tekrar tekrar okumam gerekecek.Bu yaştan sonra kendi evrimini gerçekleştirebilme çabası ne muazzam bir motivasyon!Bilginize ve paylaşımınız müteşekkirim

  3. Amigdala ile ilgili aklıma takılan bir soruya yanıt ararken yazılarınızı keşfettim. Diğerini de okuyayım, bu da ilginçmiş derken kendimi elimde kalemle, defterime notlar tutarken buldum. Çok keyif aldım okurken. Paylaştığınız için teşekkür ederim. Daha fazla yazmanız dileğiyle…

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.