Ana Sayfa Blog Sayfa 2

NAHA Sertifikalı Aromaterapist Eğitimi

0
NAHA Sertifikalı Level 1 Aromaterapist Eğitimi
NAHA Sertifikalı Level 1 Aromaterapist Eğitimi

NAHA Sertifikalı Aromaterapist Eğitimleri devam ediyor.

Yaratıcılık Sessizlik Anlarında Ortaya Çıkıyor

0
Yaratıcılık sessizlik anlarında ortaya çıkıyor
Yaratıcılık sessizlik anlarında ortaya çıkıyor

Bu haftaki konuğumuz Neuroakademi İstanbul’un kurucusu Dr. Kıvılcım Kayabalı. Kıvılcım Hanım’la, beynimizi etkili kullanarak iş performansımızı nasıl artırabileceğimizi konuştuk.

• Günümüz iş dünyasında beynimizi etkili kullanmaya mecburuz. Yapay zeka ile ilgili gelişmeler birçoğumuzun işini elinden alabilir derken pandemi nedeni ile oluşan kriz mevcut birçok işin şeklini geriye dönülmeyecek şekilde değiştirdi ve bir yandan da nüfus yaşlanıyor. Emeklilik yaşının yükselmesi önemli bir olgu ve artık ileri yaşlara kadar çalışmamız gerekecek. Bu durumda zaman içerisinde farklı yetkinlikleri kazanmaya hazır olmamız gerek. Bu gelişmelerin yaşandığı bir dünyada beynimizi daha etkili kullanmamız gerekiyor. Beynimizi nasıl geliştirebiliriz?

Fiziksel olarak genç kalmak istediğimiz gibi, zihinsel olarak da genç kalmak istiyoruz. Bundan 10-15 yıl öncesine kadar beyin hücrelerinin yenilenemediğini düşünüyorduk. Nörobilim çalışmaları bize gösterdi ki beyin hücrelerimiz tekrar yapılabiliyor ve yeni networkler oluşabiliyor. Biz buna “nöroplastisite” diyoruz, ileriki yıllarda bunu fazlasıyla duyacağız. Nöroplastisitenin açılımı şöyle; nöro sinir hücresi demek, plastik ise esneyebilen demek. Yani beynimiz oldukça plastik bir yapıda öğrendiklerimizi koşullara ve deneyimlere bağlı olarak yeni bağlantılar oluşturabiliyor. Öğrendiğimiz, yaptığımız şeyler tekrar edersek, bu bağlantılar güçlenebiliyor. Tekrar etmeyi bıraktığımızda ise budanıyor ve yok oluyor.

• Kötü bir şeyi tekrar edersek, olumsuz olarak bu da geçerli değil mi?

Tabii ki geçmişte yaşadığımız kötü deneyimleri, olumsuz düşünceleri sürekli tekrar edersek, bu durumda birtakım nöral yapılar oluşturuyor ve biz geçmişteki kötü deneyimlere bağımlı olabiliyoruz. Olumsuz bir deneyimi tekrar etmek, o duyguyu yaşamak zihnin hoşuna gidiyor. Bunu engellemek mümkün.

Beynimizde 86 milyar nöron, yani sinir hücresi var. Her nöron, her an 10 bin farklı nöron ile bağlantı kuruyor. Beynimizde sürekli bir kimyasal ve elektriksel uyarı var ve bu uykuda bile devam ediyor. Bunun sonucunda nörotransmitter dediğimiz maddeler açığa çıkıyor. Örneğin serotonin azlığında kendimizi kötü hissediyoruz, depresyona giriyoruz. Dopamin kendimizi iyi hissettiğimizde, iyi bir şey başardığımızda açığa çıkıyor, adrenalin heyecanlandığımız zaman artıyor. Oksitosin ise bağlılıkla ilgili bir nörotransmitter, özellikle sevdiğiniz bir insana sarıldığımız zaman artıyor. Biz beynimizde yeni bağlantılar oluşmasını nasıl sağlayabiliriz? Bu mümkün mü? Evet mümkün. Hayat boyu öğrenerek… Ne kadar çok kitap okursak, ne kadar çok yeni deneyim yaparsak, ne kadar çok seyahat edersek. Özellikle belli bir yaştan sonra bir müzik aleti çalmak. Öğrenmekten bahsettim ama nöroplastisiteyi artıran şeylerin başında roman okumak geliyor. Roman okurken duyma ile ilgili bir şey okuyorsak, duyma korteksi, görme ile ilgili bir şey okuyorsak görme korteksi harekete geçiyor.

• Yine de kitap okumak, başka bir aktiviteye nazaran edilgen bir eylem değil mi?

Hayır, beynimiz için çok yararlı bir eylem. Çünkü birçok beyin bölgesi aktive oluyor, yeni bağlantılar oluşuyor.

KİTAP OKURKEN ALTINI ÇİZMEYİN KÜÇÜK NOTLAR ALIN

• İş kitabı ile roman arasında bir fark olduğu söyleniyor. İş ile ilgili kitap okumak güzel tabii ki, birçok şey öğreniyoruz. Roman başka bir şeydir deniyor. Bir hayal dünyası yaratıyor.

Tabii ki hayal dünyası yaratıyor. İş kitabında ise şöyle bir şey öneriliyor. Altını çizmeyin küçük notlar alın deniyor. Okuduğunuz kitabı başkalarına anlatın, o zaman tam anlamıyla da öğrenmiş olursunuz. Ben özet çıkarıyorum ve onu başkalarıyla paylaşmak için yayınlıyorum.

İŞ YAPTIĞIMIZ ZAMANIN YÜZDE 47’SİNDE ZİHNİMİZ BAŞKA BİR YERDE OLUYOR

• Çalışma sırasında performansımızı nasıl artırabiliriz? Multitasking iyi bir şey mi?

Multitasking hiç iyi bir şey değil. Biz kadınlar mecburiyetten yapıyoruz. Montaigne’in çok güzel bir sözü var “eğer her yerde iseniz, hiçbir yerdesiniz” Bizim bu konuda çok güzel eğitimlerimiz var. Mindfullness eğitimleri, arkadaşım Ayşın Berkman ile kurumlara nörobilim temelli mindfullness eğitimleri veriyoruz.

Ayrıca herhangi bir işle meşgulken zamanımızın %47’sinde zihnimiz o anda değil. Çünkü zihnin hep olumsuza gitme gibi bir alışkanlığı var. Ya geçmişteki olumsuz anılarda, ya da gelecekle ilgili endişelerde… Çalıştığımız ana odaklandığımız zamanlar çok sınırlı. Her işi aynı anda yapabileceğimizi düşünmemiz de buna yol açıyor. Yöneticiler de buna sebep oluyor, çalışan e-postasına 15-20 dakika bakmaz ise sorun oluyor. Oysa çalışanın yaratıcılığını ortaya çıkarmak için odaklanması gerekir.

Beyin performansını artırmak isteyen genç insanlar için önerileriniz neler?

– KONFOR ALANININ DIŞINA ÇIKMAK
Çok rahat bir hayat bizi çok fazla geliştirmez. Yeni alanlara kaymak yeni beceriler öğrenmek. Zaten yakın bir gelecekte bize tek meslek yetmeyecek. Birkaç meslek gerekecek.

-FİZİKSEL AKTİVİTE
Spor yapmak, hareket etmek önemli… 15-20 dakika açık havada yürümek bile bilişsel fonksiyonları artırmak için önemli.

-BESLENME
Alkol, sigara beyin fonksiyonları için zararlı. Bunun yanı sıra şeker karbonhidrat, rafine paketlenmiş ürünler. Bunlar hangi yaşta olursak olalım beyin fonksiyonlarımızı azaltıyor.

-UYKU
İyi bir uyku beyin fonksiyonlarımızı geliştirmek korumak için çok önemli. Günümüzde önemli bir sorun bu. Uyuyamıyoruz. Uyumadan önce ekran alışkanlığını bırakmak gerek. Cep telefonları ve tabletlerden yayılan mavi ışık beynimizin derinliklerinde melatonin salgılanan merkeze, henüz gece olmadı sinyali veriyor ve bizim melatonin salgımız azalıyor. Melatonin bizi sadece uykuya hazırlamıyor, hem bilişsel fonksiyonlar için önemli hem genç kalmak için önemli. Cep telefonları kaliteli uyku süremizi azaltıyor. Derin uyuduğumuz zaman büyüme hormonu salgılıyoruz. Uyku bunun için de önemli. Büyüme hormonunun etkili salgılanması için ise aç yatmak çok önemli. Yatmadan en az üç saat önce yemek olayını bitirmek gerekiyor.

-SOSYAL MEDYA
Sosyal medyaya bağımlı olmak derinlemesine öğrenmemizi engelliyor ve bizleri yüzeysel insanlar haline getiriyor. Biliyorsunuz IQ kademeli olarak düşüyor artık. Bu durumda birçok şeyi uzun süre hafızada saklamıyoruz. Sessizlik anları çok önemli, yaratıcılık sessizlik anlarında da ortaya çıkıyor.

Kaynak

https://www.dunya.com/dunyanin-iksi/yaraticilik-sessizlik-anlarinda-ortaya-cikiyor-haberi-485016

Stres Yönetimi İçin Mindfulness ve Aromaterapi – Herbafarm

0
Stres Yönetimi İçin Mindfulness ve Aromaterapi
Stres Yönetimi İçin Mindfulness ve Aromaterapi

“Dağınık zihin yerine odaklı ve berrak bir zihne sahip olmak ister miydiniz?”
“Önemli olana odaklansaydınız hayatınız nasıl değişirdi?”
“Kendinize, deneyimlerinize ve çevrenize açık bir kalp ve açık bir zihinle yaklaşmak ister miydiniz?”

Mindfulness; bilinçli olarak dikkati, anda gerçekleşenlere yöneltmek ve bu esnada fark edilenleri yargılamaksızın kabul etmektir. Mindfulness bize otomatik tepkilerden bilinçli tepkilere geçebilme becerisini kazandırır.

Aromaterapi; bitkilerin yaprağı, çiçeği, kökü, tohumu gibi çeşitli bölümlerinden elde edilen uçucu yağlar ile fiziksel, duygusal ve zihinsel iyileşmeyi sağlayan tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir.

Stres ile Baş Etme Yolları: Aromaterapi ve Mindfulness Eğitimi ile günümüzün zorlayıcı şartlarında zinde, dayanıklı ve dengeli bir zihne sahip olmanızı sağlayarak hem strese dayanıklılığınızı hem de iyi oluş halinizi destekleyeceksiniz.

Eğitim Konu Başlıkları:

Beyin, Limbik sistem ve koku, stres ve HPA aksı
Stresi azaltmak için Mindfulness ve Aromaterapinin önemi
Klinik çalışma örnekleri

Mindfulness nedir?
Mindfulness için aromaterapiden faydalanmak: bir uygulama
Mindful hareket
Mindfulness meditasyonu
Zihnimizin üç özelliği
Deneyimleyen ben ve hikaye anlatan ben
Otomatik tepkiler yerine tepkimizi seçebilmek

Aromaterapi nedir? Nasıl uygulanır?
Zihni sakinleştiren, stres önleyen uçucu yağlar

Tarih: 19 Aralık 2020
Saat: 10:00-13:00 / Online
Eğitim Kayıt Ücreti: 350 TL (KDV dahil)

Kayıt ve ödeme için aşağıdaki butona tıklayıp websitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Corona Virüs Salgını Döneminde Hekimlerin Yasal Sorumlulukları

0

Halk Sağlığı ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Nezih Varol @sahumer_saglik_hukuku_merkezi Salgın hastalıklarla mücadelede hekimlerin sorumlulukları ve hakları (özlük hakları, mali haklar, hizmet verme hakları, eğitime katılma hakları, şiddete karşı korunma hakları), Sağlık Bakanlığı kararlari, İl Hıfzısıhha kararları, filyasyon çalismalari ile ilgili merak ettiginiz konulara ışık tutacak.

Aromaterapiye Giriş Eğitimi – Herbafarm

0
Aromaterapiye Giriş Eğitimi
Aromaterapiye Giriş Eğitimi

Aromaterapi, bitkilerin yaprağı, çiçeği, kökü, tohumu gibi çeşitli bölümlerinden elde edilen uçucu yağlar ile fiziksel, duygusal ve zihinsel iyileşmeyi sağlayan tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir.

Merkezi ABD’nde bulunan NAHA (The National Association for Holistic Aromatherapy); Aromaterapi Eğitimi’ne dünya çapında standart getirmeyi amaç edinmiş, binlerce üyesi olan bir dernektir. HerbaFarm Akademi, NAHA Sertifikalı Aromaterapi Eğitimi vermeye yetkili okuldur.

Kimler Katılabilir: Doğanın iyileştirici gücünden faydalanmak isteyen herkesin katılımına açıktır. Temel eğitim şartı aranmamaktadır.

Eğitim Nasıl Gerçekleşecek: Eğitim programına uygun olarak eğitmenlerimiz bilgisayar karşısında sizlere canlı olarak derslerini anlatacaklar. Yayına e-mailinize göndereceğimiz link üzerinden bağlanacaksınız. Herkes tek tek görüntülü bağlanarak sınıf ortamındaki gibi sırayla kendini tanıtma fırsatı da bulacak.

Canlı yayında ekranınızda bir yandan slaytları görecek, bir yandan da hocamızı canlı olarak izleyebileceksiniz. Aynı zamanda chat bölümünden de sorularınızı yazabileceksiniz. Her bölümün sonunda hocalarımız sorularınıza yine canlı olarak cevap verecek.

Eğitim Programı

Meltem Kurtsan

Fitoterapi nedir?
Aromaterapi nedir?
Uçucu yağ nedir?
Uçucu yağlar ne amaçla kullanılır?
Uçucu yağları ne oranda kullanmalıyız?
Uçucu yağ elde etme yöntemleri
Uçucu yağlarda güvenlik
Hidrosol-Hidrolat
Sabit yağ ve diğer bazlar
Antiviral özellikteki uçucu yağlar
Aromaterapi uygulama yöntemleri
Uygulama: Antiviral koklama tuzu üretimi

Kıvılcım Kayabalı

Beynimiz ve kokunun etkisi
Olfaktör sistem
Limbik sistem
HPA Aksı
Koku yolları
Beyinde duysal reseptörlerin dağılımı
Koku duyusu bozuklukları
Aromaterapi ve cilt

Eğitim Kayıt Ücreti: 285 TL (KDV dahil)

Önemli Not: Aromaterapiye Giriş Eğitimi’ni alan katılımcılarımız daha sonra NAHA Sertifikalı Level 1 Aromaterapist Eğitimi’ne devam etmek istedikleri takdirde Aromaterapi Giriş Eğitimi ücreti, NAHA Sertifikalı Level 1 Aromaterapist Eğitimi ücretinden düşülecektir.

İlham Vermek Mi? Güldürmek mi?

0

İlham Veren Konuşmaların cazibesi, eğlendirmeye çalışan konuşmaların iticiliği

Özelikle kurumsal etkinliklerde izleyiciler belirli bir konu hakkında bilgi edinmek, ilham almak amacıyla bir araya gelmişlerse sahnedeki konuşmacının bir stand-up gösterisi yapma çabası çoğunlukla iticidir. Bir konuşmayı izlerken aradığımız en güçlü deneyimlerden biri kesinlikle ilhamdır. İlham veren konuşmacının deneyimi ve sözleri sizi etkiler, genişleyen bir olasılıklar ve heyecan hissiyle doldurur. İlham aşk gibidir. Doğrudan peşine düşüp elde edemezsiniz. Onu hak etmeniz, bunun içinde çok çalışmanız gerekir. Kestirmeden giderek insanları karizmanızla ve eğlendirerek kazanmaya çalışırsanız ancak birkaç kez başarılı olursunuz. Konuşmanın sonunda sizi ayakta alkışlasalar bile sonradan manipüle edilmiş olduklarını hissederler.

Unutulmaması gereken bir nokta mizah yetenek gerektiren bir sanattır ve herkes beceremez. Her ne kadar güldürmek izleyicilerle bağ kurmak için iyi bir araç olsa da başarısız ve abartılmış mizah hiç olmamasından daha kötüdür. Unutmayın tamamen şekilden, boş konuşmalardan ve çok az fikirden oluşan sunumlar izleyicilerin konuşmacıya sunduğu çok değerli zamanın ve dikkatin boşa harcanmasına neden olur.

İlham sahnede icra edilemez. İlham samimiyet, cesaret ve özverili çalışma ve hakiki bilgeliğe seyircinin verdiği tepkidir.

Ref; Chris J. Anderson, Ted Talks, The Official Ted Guideline to Public Speaking

Nörobilim Temelli Mindfulness Modül 1

0

Tarih:  7 Mart 2020 Saat: 09:00-17:00

Yer:  Workinton Levent 199

Dikkat ve hafızanızı güçlendirmek istiyor musunuz?
Ana odaklanmak, dürtülerinizi ve duygularınızı yönetmek, yaratıcılığınızı geliştirmek, güçlü iletişim kurabilme yeteneği kazanmak istiyor musunuz?
Stresinizle başa çıkabilmek için basit teknikler öğrenseydiniz nasıl olurdu?

Günümüzün yoğun temposu ve sürekli bir şeylere yetişme telaşı içinde geçen hayat, zihinleri de etkiliyor. Yorgun ve odaklanmakta zorluk çeken zihinlerde huzurlu anlar giderek azalıyor. Zihnimiz gitgide daha fazla dış etkenlere açık hale geliyor. Mindfulness ile sakin bir şekilde olan bitenle aramızı açabilir, bizim için önemli olana odaklanabilir, daha enerjik ve dengeli hissedebilir, doğru kararlar alabiliriz.

Katılımcılar bu eğitim programında beynimizin çalışma prensipleri, stresin beynimiz ve bilişsel fonksiyonlar üzerindeki olumsuz etkisini görecek, faydasız duygu ve düşünce kalıplarının hayatımızı nasıl olumsuz etkilediği konusunda farkındalık yaşayacak ve yararları bilimsel olarak kanıtlanmış Mindfulness yetkinliğinin geliştirilmesi için gerekli bilgi ve düzenli uygulanacak egzersizleri öğrenecekler. Dikkat ve hafızayı güçlendirmek, stres yönetimi, yargılamadan ana odaklanmak, dürtülerimizi ve duygularımızı yönetmek, yaratıcılığı geliştirmek, güçlü iletişim kurabilme yeteneği kazanmak, programın temel içeriğini oluşturuyor.

Eğitimin İçeriği:

Evrendeki en gizemli yapı; Beynimiz

Nöroplastisite nedir? Neden önemli?

Bilinçli Farkındalık nedir? (Yargılamadan, merakla, ilk defa görüyormuş gibi, kabullenerek yaklaşım, özdeşleşmeden mesafe koyma)

Neden bilinçli farkındalığa ihtiyacımız var?

Bilinçli Farkındalığın faydaları: Bilim ne diyor?

Mindfulness sırasında beyin

Kendimizi yönetmek için nereden başlayalım?

Dikkat ve bilinç geliştirilebilir özelliklerdir

Kişiye özel Mindfulness programı

Bilinçli Farkındalık Ölçeği (Envanter)

Farkındalık molası ile âna odaklan: Nefes Al – İzle – Ayrış

Beden/Duygu/Düşünce farkındalığı

Nefes ve beden farkındalığı (Farkındalık egzersizi)

Evrendeki en gizemli yapı; Beynimiz

Nöroplastisite nedir? Neden önemli?

Bilinçli Farkındalık nedir? (Yargılamadan, merakla, ilk defa görüyormuş gibi,
kabullenerek yaklaşım, özdeşleşmeden mesafe koyma)

Neden bilinçli farkındalığa ihtiyacımız var?

Bilinçli Farkındalığın faydaları: Bilim ne diyor?

Mindfulness sırasında beyin

Kendimizi yönetmek için nereden başlayalım?

Dikkat ve bilinç geliştirilebilir özelliklerdir

Kişiye özel Mindfulness programı

Bilinçli Farkındalık Ölçeği (Envanter)

Farkındalık molası ile âna odaklan: Nefes Al – İzle – Ayrış

Beden/Duygu/Düşünce farkındalığı

Nefes ve beden farkındalığı (Farkındalık egzersizi)

Nefes ve beden farkındalığı (Farkındalık egzersizi)

Eğitmenler

AYŞIN BERKMAN

MBSR Training kurucusu olan Ayşın Berkman, kurumların ve çalışanların verimliliğini artırmaya yönelikFarkındalık (Mindfulness) temelli eğitimler vermektedir.

Verdiği eğitimler sinirbilim(neuroscience), pozitif psikoloji ve bilişsel bilim (cognitivescience) araştırmalarının bir bileşimidir. Eğitimlerinde beyinde dönüşüm yaratan yaşayarak öğrenme tarzı hâkimdir.

“Massachusetts University Medical School, Center for Mindfulness”’da Prof. Jon Kabat-Zinn’in “Mindfulness-Based Stress Reduction” eğitmenlik eğitimlerine katıldı. Yine CFM bünyesinde, Gregory Kramer ve Florence Meleo-Mayer tarafından verilen “Interpersonal Mindfulness” eğitimine katıldı. Bilgi Üniversitesi, Yönetici Geliştirme Merkezi’nde eğitimler vermektedir. MESS Eğitim Vakfı’nda düzenli İş Yerinde Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) eğitimleri vermektedir. Kurumların potansiyellerini ortaya çıkarmaya odaklanmış “The Potential Project” firmasının Türkiye temsilcisi ve kıdemli eğitmenidir. United Özel Eğitim ve Danışmanlık şirketinde Eğitim ve Performans Geliştirme Danışmanı olarak satış, motivasyonel psikoloji ve kişisel gelişim projelerinde yer almıştır. 2009 yılından bu yana katıldığı Vipassana meditasyonu (S.N Goenka) inzivalarını ve Mindfulness pratiğini sürdürmekte ve hatha yoga yapmaktadır. Yurtdışındaki Mindfulness etkinliklerine katılmaktadır.

Interbank’ta operasyon bölümünde ve IBM‘de satış ve pazarlama konularında çalışmıştır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü(Şeref listesi)(1986) ve TED Ankara Koleji mezunudur(1982)

DR. KIVILCIM KAYABALI

Dr. Kıvılcım Kayabalı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. İlaç sektöründe farklı pozisyonlarda görev aldı. 1999 yılında ilaç  ve sağlık sektörüne danışmanlık ve eğitim hizmetleri veren PTMS (Pharma Tailor Made Services) firmasını kurdu. PTMS, hekimlere, ilaç sektörüne ve eczacılara yönelik çok sayıda konferans, eğitim programı, dijital proje ve kampanya gerçekleştirdi, ‘Pharma mini-MBA, Değişim Zirvesi, Digital Health Summit’ gibi projeleri hayata geçirdi. PTMS, 2012 yılından itibaren nöromarketing üzerine eğitimler vermektedir. Neuroacademy İstanbul’un kurucusudur. Dr. Kıvılcım Kayabalı Nöromarketing Business and Science Association’un üyesidir, üniversitelerde ve uluslararası konferanslarda bu konuda konuşmacı olarak katkı sunmaktadır. Uzmanlık dernekleri ve hastanelere yönelik birçok projede içerik oluşturmuş ve eğitimci olarak yer almıştır.

Katılımcılar bu eğitim programında beynimizin çalışma prensipleri, stresin beynimiz ve bilişsel fonksiyonlar üzerindeki olumsuz etkisini görecek,  faydasız duygu ve düşünce kalıplarının hayatımızı nasıl olumsuz etkilediği konusunda farkındalık yaşayacak ve yararları bilimsel olarak kanıtlanmış Mindfulness yetkinliğinin geliştirilmesi için gerekli bilgi ve düzenli uygulanacak egzersizleri öğrenecekler. Dikkat ve hafızayi güçlendirmek, stres yönetimi, yargılamadan ana odaklanmak, dürtülerimizi ve duygularımızı yönetmek, yaratıcılığı geliştirmek, güçlü iletişim kurabilme yeteneği kazanmak, programın temel başlıklarını oluşturuyor.

İletişim:
Damla Çimen
dcimen@ptms.com.tr
+90 (533) 209 10 79

Romantik Aşkın Ardındaki Nörobilim

0

Aşk bir ilüzyon mu? Hormonlarımızın bize oynadığı bir oyun mu? Yoksa yaşamın en öğretici, en ilahi deneyimi mi?

İnsanoğlunu etkileyen bu en derin duygunun yüzyıllardır tanımı yapılmaya çalışılıyor. Romantik aşkın tanımı, “çiftleşme enerjimizin belirli bir kişide yoğunlaşmasını sağlayan ve aktive eden bir içgüdü” şeklinde olmakla beraber nörobilim araştırmaları “aşk devreye girince, akıl devreden çıkıyor” diyor.

Şaşırdınız mı?

Eğer hayatınızda en az bir kere aşık olduysanız, pek de şaşırmış olamazsınız.

Zihnimizde olup bitenlerin neredeyse tümü bilincimiz dışında gerçekleşiyor. Yani, aslında bizi yöneten beynimizin en derinlerine yerleşmiş, biyolojik olarak yararlı bir amaca hizmet eden iç güdülerimiz.

Aşık olan insanların beyin taramalarında ortak bir nokta bulunuyor. Aşk, beynin derinlerinde, yani rasyonel kararlarla ilgili beyin bölgesinin çok uzağında ilkel beyinde bulunan Ventral Tegmental Alan (VTA) adı verilen bir bölgeyi etkiliyor. Bu bölge aynı zamanda beynimizin ödül, motivasyon ve şiddetli arzu gibi dürtülerini yöneten ve dopamin üreten bir merkez.

Dopamin, sevdiğimiz ve zevk aldığımız şeyleri yaptığımızda artan bir nörotransmitter.  Aşık olduğumuzda artan dopamin düzeyleri ile birlikte bağımlılık, yüksek enerji, uykusuzluk, iştahsızlık, çok fazla arzu duymak, neşe, mutluluk hissi gibi durumlar ortaya çıkıyor. Öyle ki, MR taramalarında aşık insanlarda madde bağımlıları ile aynı beyin bölgesinin aktive olduğunu görüyoruz.

“Aşkın gelişi,
aklın gidişidir.”

Antoine Bret

Aşık olan bir insan karşısındaki ile ilgili rasyonel kararlar yürütemiyor,  saplantılı oluyor ve sürekli olarak aşık olduğu insanı düşünüyor. Tanıdık geldi mi? Tam anlamıyla aklını kaybetme durumu!

Aşık insanların beyinleri üzerinde yapılan görüntüleme çalışmalarında beynin ön (frontal) bölümünde yer alan akıl yürütme, planlama ve eleştirel düşünme gibi rasyonel fonksiyonlardan sorumlu bölgelerin aktivitesinde azalma görünüyor. Böylece aşık bir insan özellikle sevdiği kimse ile ilgili akılcı düşünemiyor, kusurlarını görmüyor, iyi yönlerini çok fazla abartıyor.

Aşık olduklarımız tarafından terk edildiğimizde neler oluyor ?

Aşık oldukları insan tarafından terkedilenlerin de beyin dalgalarını inceleyen nörobilimciler, aşk acısı çektiğimizde beyindeki motivasyon, arzu ve konsantrasyonu yönlendiren ödül sisteminin, daha da aktifleşip, saplantılı arzuya dönüştüğünü ortaya koyuyor! İlginç bir nokta; aşıkken olduğu gibi aşk acısı çektiğimiz dönemde de yaratıcılığımız artıyor. Romantik aşk ile ortaya çıkan bağımlılık herşey yolundayken harika bir his yaratırken ayrılık durumunda korkunç bir duyguya dönüşebiliyor.

“Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki, eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz.” Ahmet Hamdi Tanpınar

Aşık beyinlerle ilgili çalışmalar yürüten Helen Fisher romantik aşkın bağımlılık yapan madde gibi  kabul edilmesini savunuyor. Fisher’e göre bu bağımlılık 3 temel özelliğe sahip; tahammül, geri çekilme ve nüks etme.

Aşık insanlarda nucleus accumbens adı verilen başka bir beyin bölgesi daha aktifleşiyor. Kazanç ve kayıplarımızı hesaplarken etkinleşen nucleus accumbens aynı zamanda büyük riskler almaya karar verdiğimizde de aktive oluyor. Aşık olduğumuzda kendimizi yaşamımızda herşeyi terkedebilecek kadar güçlü hissetmemizin en önemli nedeni işte bu. Bir diğer neden ise aşık olduğumuzda beyinde korku, öfke gibi şiddetli duyguların hafızalarını depolayan ve bu duygularla bağlantılı davranış kalıplarını yöneten amigdala adlı bölgenin aktivitesinin azalması. Özellikle korku duygusunun azalması kişinin normalde girmeyeceği risklere girmesine neden oluyor.

Aşık olduğumuz insanla hayatımızı sonsuza kadar geçirmek istediğimiz dönemlerde beynimizde oksitosin hormonu artıyor.  Çiftler arasındaki yakın temas ile yükselen oksitosin düzeyleri gerginlik, stres ve depresyonun azalmasına neden oluyor. Romantik yakınlaşmalar, sarılma ve öpüşme oksitosin düzeylerini artırdığından, sevdiklerimize aramızda derin bir bağ oluşturmamıza da etki ediyor. Oksitosin kadınlarda doğumdan hemen sonra salgılanan bir hormon. Fakat, yakın zamana kadar erkeklerdeki işlevi bilinmiyordu. Şimdi biliyoruz!

Oksitosin düzeyi yüksek olan erkekler daha uzun süreli ilişkiler yürütebilirken,  eşlerini de daha çekici buluyorlar. Oksitosin etkisiyle hem kadın, hem de erkeklerde yakınlaşma ortaya çıktığında karşı tarafın yüzü diğerine çok daha fazla anlam ifade etmeye başlıyor. Kişinin sevdiği insanın resmini görmesi bile oksitosin düzeylerinde artışa neden oluyor. Bu duygusal cevaplar, ilişkide etkileşimi, çekiciliği ve monogamiyi artırıyor. Kısaca, yerinizde olsam, sevdiklerinize ve özellikle de sevgilinize daha çok sarılmayı denerim.

Aşk hormonu veya bağlılık hormonu olarak tanımladığımız oksitosini nöro-ekonomist Paul Zak  “ahlak molekülü” olarak adlandırıyor. Paul Zac oksitosin hormonunun dengeli bir toplumun oluşmasında etkili olan güven, empati ve diğer duyarlılıklara neden olduğunu ortaya koyan çalışmalar yaptı. Bazı insanların daha yardımsever, bazı eşlerin daha sadık ve kadınların erkeklere göre daha yumuşak olmasının nedeni olarak oksitosin düzeylerini gösterebiliriz.

Bir diğer hormon, vücuttaki temel işlevi su tutulumunu düzenlemek olan vazopressin aynı zamanda sadakat hormonu olarak ta biliniyor. Sadakat problemi yaşayan veya hiç evlenmemiş erkeklerde vazopressin hormon seviyesinin düşük olduğu görülürken, tek eşli olmayı seçen ve bu konuda herhangi bir problem yaşamayan erkeklerin vazopressin düzeylerinin yüksek olduğu görülüyor.

Mutluluk hormonu olarak adlandırılan serotoninin ise bilinenin aksine romantik aşkın ilk dönemlerinde düzeyleri azalıyor.  Bu azalma stres hormonu kortizoldeki artış ile birlikte ortaya çıkıyor. Serotoninin düşük düzeylerde olması ile obsesif kompulsif bozukluktakine benzer belirtiler görülüyor.  Aşkın obsesyon olarak nitelendirilmesinin bir nedeni de bu değişiklikler. Saplantılı, rahatsız edici düşünceler, tutku, iştahsızlık, beklentiler kısacası karasevda veya vurulma.

“Ah benim sevdasında bencil; ama yüreğinde sağlam sevdiğim.
Aklıma gelişini seveyim: ne güzel darmaduman ediyorsun beni.”
Nazım Hikmet

İlk Görüşte Aşk

Peki, ilk görüşte aşk var mı?

Nörobilim çalışmaları, belirli beyin bölgelerinin ilk karşılaşma anında aktive olmasıyla saniyeler içerisinde karşımızdaki kişiden etkilenebildiğimizi söylüyor. Böyle bir durumda adrenalin, okitosin, östrojen, testesteron, dopamin hep birlikte devreye giriyor. Kalp hızımız ve damarlardaki kan akışı artıyor. Yani birçoklarının tanımladığı gibi insan tam olarak kendini çarpılmış hissediyor.

Aşkın bir ömrü var mı?

Yakın zamanda evrimsel psikoloji uzmanları birbirine aşık olan iki insanın üç yıla kadar varan bir süre boyunca heyecan ve çoşkunun zirvede olduğu bir dönem yaşadıklarını saptadı. Bu dönem boyunca vücut ve beyindeki sinyaller bir aşk iksiri olarak görev yapıyor. Daha sonra iniş başlıyor. Evrimsel bakış açısı bir çocuk yetiştirmek için gereken süreyi aştıktan sonra (ortalama 4 yıl) seçtiğimiz eşe ilginin azalmasına göre programlandığımızı kabul ediyor.

Psikolog Helen Fisher’a göre vucutta üretilen ‘aşk iksirleri’ erkek ile kadını yavruların sağ kalma olasılığını yükseltmeye yetecek kadar birarada tutmaya yarayan evrimsel mekanizmanın parçası olmaktan başka birşey değil. Ancak 25 yıl sonra bile birbirine aşık olduklarını belirten çiftlerin beyin MR çalışmalarında beyinde aşkla ilgili bölgelerin hala aktif olduğu görülebiliyor. Yani üç veya dört yıllık süre her zaman ve herkes için geçerli değil.

Kuşkusuz romantik aşk insanın sahip olduğu en güçlü ve en gizemli deneyim. Ve belki de asıl sorulması gereken soru neden başka biri değil de o kişiye aşık olduğumuzdur. Bu güçlü çekimin ardındaki gizemi çözmek ise nörobilimin ilgi alanlarından biri olmaya devam ediyor.

“Aşk bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır.
Sevmeyenin aklı, gerçekten sevenin kalbi kazanır bu savaşı.”

Nazım Hikmet

Kaynaklar

http://neuro.hms.harvard.edu/harvard-mahoney-neuroscience-institute/brain-newsletter/and-brain-series/love-and-brain

David M. Eagleman, Incognito, 2011

Basında

Bu yazı Herkese Bilim Teknoloji Dergisi – 16 Şubat 2018 sayısı’nda da yayınlanmıştır

Öğrenme ve Dopamin

0

Beynimiz evrendeki en kompleks ve en gizemli yapı.

Bizler görünmez bir elektriksel ve kimyasal akış içerisinde hayatı algılıyoruz. Kendi zihin evrenimiz içinde varız ve kendi zihin evrenimiz tüm hayatımızı belirliyor.  

Beynimizdeki 86 milyar nöron birbirleri ile sayısız sinaps (bağlantı) kombinasyonları oluşturma yeteneğine sahip. Tek bir nöron, komşu nöronlarla yaklaşık olarak 10.000 değişik bağlantı kurabiliyor. Beynimizdeki sinaps sayısı sabit değil, değişken ve dinamik yani beyin duruma ve ihtiyaca göre yeni sinapslar oluşturur, mevcut sinapsları devre dışı bırakabilir veya mevcut sinapsların aktivitesinde değişiklikler oluşturabilir. Duyguların oluşması, yorumlanması, kararlar alınması, duygu ve düşüncelerin davranışlara yansıması, zihin, zekâ kısaca beyin kökenli tüm işlevler sağlıklı sinapslar ve nöronların birbiri ile iletişim kurması ile mümkündür. İki nöronun birbiri ile iletişimi için elektriksel uyarı ve sinaptik aralığa uygun bir nörokimyasalın salınması gerekir. Nörokimyasallar asetil kolin, serotonin, dopamin, oksitosin, adrenalin gibi iletici moleküllerdir. Bu kimyasal reaksiyonlar ile deneyimlerimizi kaydederiz. Ve deneyim tekrarlandıkça sinaptik bağlantı güçlenir.    

Beynimiz ve beyin hücreleri arasındaki bağlantılar, nöronlarımızın ateşlenme hızı, kim olduğumuzu ve olaylara yüklediğimiz anlamları belirliyor. Beyin düşünceleri, düşünceler beyni şekillendiriyor. Beynimiz çevremizde gördüğümüz dünyayı sadece tanımlamıyor, onu yaratıyor. Beyin kimyasında ortaya çıkan en küçük değişiklikler bile kişiliğimizde, davranışlarımızda büyük değişimlere neden olabiliyor. Beynimiz sürekli değişebilen bir yapıdadır. Bu duruma ‘nöroplastisite’ adını veriyoruz. Deneyimler, alışkanlıklarımız, düşünce kalıpları beynimizi şekillendiriyor. Bu değişim ile çevresel değişimlere uyum sağlayabiliyoruz. Plastisite biz yaşlandıkça azalıyor ama hiçbir zaman bitmiyor. Nöronlarımız her zaman yeni bağlantılar oluşturabiliyor ve yeni sinir hücreleri yapıyor. Kullanmadığımız bağlantıları kaybediyoruz, kullandıklarımız ise güçleniyor.

Nöroplastisiteyi artıran faktörlerden en önemlisi ise ‘öğrenme’.

John Medina, bizlerin bilmeye ve öğrenmeye karşı engel olunamaz bir gereksinimi olan doğal kaşifler olduğumuzu söyler. Medina‘ya göre, yetişkinliğe erdiğimizde “bilgiye susuzluğumuz“ geçmez.

İnsanlar yeni ve heyecanlı bir şey öğrenince de dopamin salgılanır, dopamin salgılandığı zaman daha iyi hissederler. Yeni şeyler öğrenmek bir maceradır, ödüllendiricidir ve beyinde o yeni bilgiyi saklamamız için dopamin seviyesi artar. Dopamin beyindeki ‘kaydet’ tuşu olarak adlandırılabilir. Bir etkinlik, deneyim ya da eğitim sırasında dopamin mevcut olduğunda onu daha net hatırlarız.

Dopamini artırmanın ve katılımcıların daha iyi öğrenmesini sağlamanın yolu ise daha çok duyguya hitap etmektir. Bilgiyi yeni ve heyecan verici kıldığımızda, zengin, uyarıcı deneyimlerle donattığımızda daha çok akılda kalıcı olur. Bu nedenle düz anlatım değil, hikayeleştirme, oyunlaştırma, görsellik öğrenme sürecinde çok önemlidir.

Dopamin bağımlılık yaratabilir; eğitmenler olarak amacımız, öğrencilerimizin öğrenmeye bağımlı olmasını sağlamaktır.