Son zamanlarda ortaya çıkan birçok spiritüel öğreti ve ‘kişisel gelişim’ programı isteklerimizi elde etmenin aslında çok ta zor olmadığını ve kendi gerçekliğimizi yaratabileceğimizi söylüyor.
Peki bu öğretiler bize bu konuda nasıl yardımcı oluyor. Bize istediğimiz şeyi gözümüzde canlandırmanın, harekete geçmenin, amaçlarımızı belirlemenin, olumlamalar yapmanın isteklerimize ulaşmak için yeterli olduğunu söylüyorlar. Eğer istemesini biliyorsak istediklerimiz gerçekleşir. Eğer gerçekleşmiyorsa istemesini bilmiyoruz, ya da bilinçaltında çok yanlış düşünce kalıplarına sahibiz. Sürekli dile getirilen bu bilgilerle bizler kendimizi tanıma, en derindeki özümüzü bulma zahmetine katlanmadan, bize evrenin sunacağı hediyeler için isteklerde bulunuyoruz.
Dünyaya geliş şeklimiz, genetik yapımız, fiziksel özelliklerimiz, ailemiz, çocukluğumuz, tüm bunlar yaşamımızı yönlendiren etkenler ve bunlardan bağımsız olarak sadece ‘istemek’ ve istediklerimize sahip olacak olgunluğa erişmeden istemek anlamlı mı? Ve istekler aslında zihnin bir oyunu değil midir? Yani egosal bir durum! Ayrıca biliyoruz ki ‘mutluluğu, sahip olmaya ve nesnelere bağlamak, çok büyük bir yanılsamadır; mutluluk sahip olma yoluyla gelmez. Değişim içinde olan, geçici olan şeylere sanki hiç değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmak mutsuzlukla sonuçlanır. Çünkü bugün istediklerimizin yarın hiçbir anlamı kalmayabilir.
Bu nedenle ‘Ben’ kendi gerçekliğimi yaratırım iddiası ile konuşurken çok dikkatli olmalıyız. Çünkü ‘ben’ derken aslında hangi ‘ben’i dinliyorum? Egomu mu, benliği mi mi? İçimdeki egoyu mu, içimdeki Bütünü mü? Çünkü içimdeki Bütün sadece beni önemsemekle kalmaz. İçimdeki Bütün büyük ve küçük herşeyin içindedir ve o Bütün evreni yaratır; aydınlığı ve karanlığı kapsayan kendi gerçekliğini yaratır. Ama ben kendi gerçekliğimi yarattığımı iddia etmeye başladığımda ve o gerçeklik sadece yeni bir araba almak ve yeni bir iş bulmak, daha çok para, ün, aşk, mutluluktan ibaret olduğunda, belki de durup sormalıyım: Hangi ‘ben’i dinliyorum? Çünkü artık her şeyle bir olmuyorum değil mi ? Evrenin. sadece benim küçük arzu ve isteklerimle yönetilen küçük bir dilimiyle bir oluyorum ve bu Bütün falan degil, bu egodur.
‘’Spiritüel yaklaşımların birçoğunun temel özelliği yeniden etiketleme sürecidir. Yani sen şu andaki egosal halini alır, onu spiritüel, ilahi, kutsal olarak etiketlemeyi öğrenirsin, Egonu Tanrıça diye, Kutsal Benlik diye, Baş Melek falan filan … diye adlandırırsın. Sonunda dayanamazsın ve egonun en Derin köşelerini Tanrı diye etiketlersin ve işte insanların yeni spirituel paradigma dedikleri budur.’’ Bumeritis/Ken Wilber